DİĞER
Suzan Nana Tarablus’tan yine tarihsel belge niteliğinde bir kitap: Baba Bize Neden Dönme Diyorlar? Geçmişin suya yazıldığı memleketimizde, “Selanikli, Sabetaycı, Dönme” gibi farklı isimlerle anılan bir topluluğa resmî anlatının ötesinde, tanıklıklarla kulak veriyor Tarablus.
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Zülfü Livaneli: "Bu romanda dengeyi kaçırmamaya çalıştım. Az ve öz bir anlatım olmasına gayret ettim. Yazdığım bazı bölümleri sonradan çıkardım. Bir de anlatıyla arama mesafe koymaya uğraştım. Zaten konu ağır, dram halindeki insanı anlatıyorum; bir de duygusallık katsam melodram olurdu."
Belki Orhan Pamuk’un babası büyük bir yazar olmayabilir. Artık o da edebiyatın bir parçası...
Sylvia Plath’in “Babacım” şiiri bir gün karşımıza bir roman olarak çıkacak olsa, Sophie Mackintosh’un Booker Edebiyat Ödülü uzun listesine giren Su Kürü o roman olurdu
Oğul Sırtlanı, okurla iş birliği yapmaması bakımından kendine ait bir sınırı beraberinde getiriyor. Bu sınır, anlam üzerinden bizi yokuş yola sürmekten çekinmiyor
Ve bir kadavra oldu. Şimdi darmadağınık bir hâlde olsa da taşına “Geldiğimize pişman olmayacağız” diye yazdırdığı mezara gitmeden önce söyleyecekleri var...
Belki de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanında Suat'ın “Bütünlük insan kafasının vehmidir” derken kastettiği budur. Aslında ana rahminden kopup dünyaya gelişimizle birlikte “bütünlüğün” kafamızın içinde bir vehim olmasına mahkûm edilmişizdir
Orhan Koçak'ın geçen hafta K24'te yayınlanan “Karşılaştırmalı edebiyat burda niye olmuyo?” başlıklı yazısına cevaben...
Orhan Koçak, geçen hafta K24'te yayınlanan yazısında şairin düzyazılarını topladığım kitaba Şiiri Şiirle Ölçmek adını vermemi eleştiriyor. “Şiiri Şiirle Ölçmek” ifadesinin bana ait olmadığı, Cansever'in bir yazısının başlığı olduğu ortada...
Şimdi “bu topraklarda” hem Sabahattin Ali'nin Kuyucaklı Yusuf'unu hem de Balzac'ın Goriot Baba'sını okumuş binlerce kişi vardır. Ne var ki, ben bu iki romanın nerdeyse “özdeş” bitişini birbiriyle kıyaslayan herhangi bir yazı görmedim...
Dünyadan Aşağı, okura ne bir sığınak ne bir kovuk oluyor. Bir teselli de vermiyor. Yazar, okuyucuyu avucunun içine alacağını çok iyi bildiği hikâyeye sırtını dayamak yerine, bir oyunun peşine düşüyor...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.